6 Nisan 2013 Cumartesi

Zaman’ın Mirzabeyoğlu ile İmtihanı veya Masumiyet Karinesi.





Her sene 28 Şubat’ı büyük iştiyakla “idrak” etmemize vesile olan Zaman Gazetesi, bu yıl da –garip bir şekilde- post modern olarak adlandırılan darbenin mağdur ve mağrurlarını tanımamızın, hatırlamamızın müsebbibi oldu. 

28 Şubat’ta bendeniz de dâhil olmak üzere, bugün 30 yaşın altındaki hemen herkes,  çocuk sayılabilecek yaşta idi. Bundandır ki zihinleri tazelemekte fayda var.

Zaman Gazetesi ve cemaatin bu süreçte zarar gördüğü, “dövüldüğü” doğrudur. Tıpkı diğer dini ya da dini görünümlü toplulukların da dayak yediği gibi. 28 Şubat depremi bazı evleri sarstı, bazı evleri yıktı. Sarsılan evlerde birkaç mobilya, belki aynalar vs. hasar gördü. Yıkılan evlerin enkazında ise hala çıkarılamayan cesetler, sakat bedenler var. Aynaları kırılanların feryadından, evleri yıkılanların sesleri duyulmamaktadır. Kırılan aynalar, ev sahiplerinin yüzlerini, yani hakikati görmelerine engeldir. 

28 Şubat mağdurlarının tekrar yargılanması gündeme geldiğinde ilk hatırlanan isim Salih Mirzabeyoğlu olmuştu. Varlığı meçhul sözde İBDA-C örgütünün, suçsuzluğu kati sözde lideri idi. Varsayılan örgüt mensuplarının kitaplarını okuması dışında, hiçbir bağlantısı yoktu. Kendisini yargılayan hâkim bile açıkça günün şartları gereği, suçsuz olduğunu bile bile mahkûm etmek zorunda kaldığını itiraf etmişti.

28 Şubat Süreci’nde başta Fethullah Gülen olmak üzere Gülen Cemaati aleyhinde düzenli olarak iftiralar yayınlanıyordu. Zaman Gazetesi ve STV bunlara cevap yetiştirmekle meşguldü. Fakat o dönemi hatırlarken suçlarından, günahlarından bahsetmekten de itinayla kaçınmışlardır. Bunların başında da Mirzabeyoğlu, tıpkı Gülen gibi linç edilirken sessiz kalmak, hatta linç eden güruha destek vermek gelmektedir. Zaman arşivlerinde ufak bir seyahat ile ulaşılacak bilgilerden örnekle devam edelim.

01.01.1999 tarihli Zaman Gazetesi’nin “Lavlı Teröristler Yakalandı” başlıklı haberinde Mirzabeyoğlu ile alakalı tuhaf bir bilgiye(!) yer verilmiş ve “Asıl adı 'Salih İzzet Erdiş' olan, eşi Hayriye Erdiş ve diğer 2 sanıkla birlikte gözlem alnda tutulan Salih Mirzabeyoğlu'nun, oruç tutmadığı ve günde 3 paket sigara içtiği öğrenildi.” diye kayıt düşülmüş. İtibarsızlaştırmadan bu kadar dert yanan bir gazetenin masumiyet karinesine verdiği göz yaşartıcı ehemmiyet, Mirzabeyoğlu’nun kişiliğine iftira ile son bulmuş. Müthiş bir performans!

13.10.1999’da ise “İşte Yanıltan Raporların İçyüzü” başlıklı haberde ise ilginç bir şekilde Mirzabeyoğlu’nun duruşma gününde kitlesel, provokatif bir eylem hazırlığında olduğu iddia edilmiş, ancak ilginç bir şekilde yine Mirzabeyoğlu’nun buna yetecek ne gücü ne de tabanı olduğu belirtilmiş.

Devam ediyoruz. 21.10.1999’da suikasta kurban giden Kışlalı’nın da günahı yine Mirzabeyoğlu’na yüklenilecek, Zaman da buna kayıtsız kalmayacaktı. 24.10.1999 tarihli “Bu Son Olsun” başlıklı haberde dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal’ın beyanına yer verilmiş, Mumcu cinayetinin İBDA-C ve İslami Kurtuluş tarafından üstlenildiği, bu gibi “derin” faaliyetlerin dindar vatandaşlara zarar verdiği belirtilmiş. Hanefi Avcı ve Soner Yalçın gibi Zaman Gazetesi ve Gülen Cemaati nezdinde son derece muteber(!) isimlerin de rapora katkılarından bahsedilmiş. İlginçtir, suikast için adı geçen birçok örgüt var, bunlardan birisi de İBDA-C diye ifade edilmiş. Fakat İBDA-C’ye ait tüm “bilgiler” devletin bu muteber kesimine dayanılarak, asla suçlananların görüşlerine başvurulmadan serdedilmiş. Bu garip örgüt ile Mirzabeyoğlu arasında tek bir bağın olduğuna delil olmadığı halde sadece “Salih Mirzabeyoğlu’nun lideri olduğu sanılan İBDA-C…” ifadesi yeterli görülmüş.

27.01.2000 tarihli Star Gazetesi, Fatih Çekirge ve Yılmaz Özdil gibi son derece demokrat(!) kişilerin elinden çıkan manşetinden işkence gören Mirzabeyoğlu ile alay etmiş, “Tıraş olurken yüzünü kesti”, “Jandarma koğuşa dalınca uyandı, alnını ranzaya çarptı” diyerek fotoğrafını yayınlamıştı. TCK’nın 146/1. Maddesi uyarınca idamla yargılanan Mirzabeyoğlu’nun taburesine tekme atılmıştı çoktan. İHD durumu protesto edip, Mirzabeyoğlu’na yapılan açık işkenceyi telin ederken, kendini dindar olarak tanımlayan cenahın malûm isimlerinden ses gelmemişti.

2004 senesine gelindiğinde dahi Zaman Gazetesi’nde uyduruk haberlere yer verilmeye devam edilmiş, Dost Tarikatı Cinayeti de İBDA-C’ye, dolayısıyla Mirzabeyoğlu’na yüklenmişti. Bu sürede ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve telegram işkencesiyle zulmedilen Mirzabeyoğlu’nun, zihnine uzaktan müdahale edildiğini, müdahilin İhsan Güven olduğunu belirttiği iddia ediliyordu. Delil olarak Zaman Gazetesi Mirzabeyoğlu’nun “Telegram-Zihin Kontrolü” isimli kitabında İ.G. diye kısaltılan ismin İhsan Güven olduğunun zannedilmesi ve bir gazeteye gönderilen bir eposta aracılığıyla cinayeti örgütün üstlendiği gibi abuk sabuk bağlantılar sunmuştu. “Bir gazete” hangisi, “bir eposta” kimin tarafından gönderilmiş, meçhul ve önemsizdi.

17.07.2008’e kadar bir daha Mirzabeyoğlu’nun ismini hatırlamayacaktı gazete. İlginçtir, bu kadar büyük suçların isnat edildiği bir adam hakkında dört yıl boyunca, ne suçluluğu ne de masumiyeti üzerine tek kelime dahi yazılmamıştı! O günkü sayıda yine İBDA-C yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılanmış, serbest bırakılmış Furkan Dergisi Gen. Yay. Yön. Saadettin Ustaosmanoğlu ile söyleşi yapılmış. ABD İstanbul Konsolosluğu’nun bombalanması eyleminde İBDA-C ve El Kaide bağlantısı olduğu iddialarına yer verilmiş. Ustaosmanoğlu gelen garip sorulara yerinde cevaplarla mukabele etmiş, Ergenekon ile İBDA-C bağlantısı hususunda “beklenileni” verememişti.

Uzun süre Mirzabeyoğlu hakkında mütemadiyen suçlayıcı, bazen gülünç, ama sürekli zan altında bırakan yayınlar yapan Zaman Gazetesi, duruma göre konum almaya devam etmiş ve nihayetinde Mirzabeyoğlu’na reva görülen zulme karşı yükselen sesleri –kısmen de olsa- dikkate alan yayınlar yapmaya başlamıştır. Ne yazık ki bu ifadeler gazetede yüksek sesle dile getirilmemiş, sadece İslamcı kimliği ile tanınan yazar Ali Bulaç’ın iki köşe yazısı ile “iflah olmaz liberal” Atilla Yayla’nın yorum sayfasındaki tek makalesinde yer almıştır. Zaman Gazetesi yani yine sınıfta kalmıştı.

28.11.2011 tarihli, “Siyasi havaya göre hukuk” başlıklı yazısında Bulaç, Mirzabeyoğlu’na karşı işlenen suça nihayet değinmiş ve kararın adaletsiz olduğunu ifade emişti. 29.03.2012’de ise “Bu gidiş iyi değil!” başlıklı yazısında yine çeşitli davalarla beraber Mirzabeyoğlu’nun da mağduriyetine değinmiştir. Yine yaklaşık bir yıl sonra, 22.02.2013’de “Demokrasi Davalarında Durum” başlıklı yazısında Atilla Yayla darbe dönemi raporlarının delil ya da referans alınmasının nasıl bir ahmaklık olduğunu izah ettikten sonra bu raporların neticesinde mağdur olan Mirzabeyoğlu için “Ya tamamen uydurma delillerle müebbet hapis cezasına çarptırılan ve ağır işkenceler gören Salih Mirzabeyoğlu ve “ileride suç işleyebilecekleri” gerekçesiyle ağır hapis cezasına çarptırılan arkadaşları için hiç kalem oynattılar mı?” diye sormuştu.

Zaman Gazetesi’nin Mirzabeyoğlu karnesi kırıklarla dolu. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” düsturuna iman etmiş, bizzat defalarca haksızlığa uğramış Zaman Gazetesi’nin geleneksel 28 Şubat’ı anma günlerinde dahi Mirzabeyoğlu’nu unutması, Ragıp Zarakolu, Büşra Ersanlı ve hatta KCK tutukluları için bekledikleri adaleti Mirzabeyoğlu için dile getirmekten kaçınmaları, artık aynanın kırıldığının ve hakikatlerini göremeyeceklerinin delilidir.

Hâsılı; 28 Şubat’ta cemaatin evi sadece sarsılmış, fakat bu arada aynaları kırılmıştır. Mirzabeyoğlu gibi evi yıkılanlar ise hücrede 14. Yıllarını doldurmuşlar, enkaz altından çıkarılmayı bekliyorlar.

“Aynasızların” ekmeğini yiyemediği 28 Şubatlar olması dileğiyle…



1 yorum:

  1. best youtube videos on youtube
    The best youtube converter youtube videos to watch online · #1. Quentin Tarantino. 5.5M views. · #2. Quentin Tarantino. 5.8M views. · #3. Quentin Tarantino. 4.5M views. · #4. Quentin Tarantino.

    YanıtlaSil