27 Ekim 2011 Perşembe

“Muhteşem Yüzyıl”ın Mahremiyet Hırsızları

Teşhir edilen muğlak birlikteliklerin en büyük rizikoları, bilgisi olanların hepsinin ilişkinin mukadderatıyla ilgili kılmaktı. Yani fertleri cemiyete rezil eden bir alenilikti.” diyordu “Mahremiyet Hırsızı”nda Dilaver Sultanov.

Mahremiyet” mefhumuna tasallut eden belanın izahını tam manasıyla yapamasa da, Sultanov bir gedik açmıştı surda. ”Bestsellır” olamadı tabii.Kitabında iki tane “çakma” Mevlana özdeyişi, üç tane tasavvufcuk ekleseydi belki...

Ecdadını “selebriti” yapan bir neslin evladına yaraşır bir dizi çıktı bugün itibariyle. Her Allah'ın günü mahremiyeti iğdiş edilen yurdum insanı ilginç bir şekilde tepki gösterdi ve kerameti kendinden menkul “Ne yani,padişahlar mitoz bölünme ile mi çoğalıyor?” sorusunu dermeyan etti. Tabii, Osmanlı tek hücreli değil, tek hanedandı. Hani mahremiyet hırsızlığını geçin, mahremiyet gaspına ne lüzum vardır, onu bilemedik.

Haremin uyandırdığı “egzotik” çağrışımları oryantalist “gözlüğüyle”, iç gıcıklar bir yorumla sununca, cinselliğe “aç” dimağlarda acayip karşılık buldu. İşbilir yapımcıların “sex sells” kuralına binaen sunduğu bu lokma hemen “ham” yapıldı. Oryantalistlerin “sözlüğünde” de zaten egzotik, erotiğe tekabül eder. Bu gözlük ile bu sözlük başka nasıl okunurdu ki?

Diziler, erkekleri “serüven, hovardalık”, kadınları “zenginlik, şatafat” ile kıvama getirirken, her ikisini aynı anda “başkalarının mahremiyetine tecavüz” ile avlıyor. Zira dedikodu, gıybet gırla gidiyor!

Sabah itibariyle açılan aptal kutusunun gece yarısı kapanana değin kustukları bir dedektör ile ayıklanırsa ortaya bu garabetin izleri çıkacaktır. ”Dedikodunun dayanılmaz hafifliği” ile tanıdığı herkesin hayatına burnunu sokan yurdumun bir kısım insanı, hızını alamayıp ekranda gördüğünün de hayatına bir miktar burnunu sokmak suretiyle bu alananın “emekçilerine” ekmek sağlamaktadır.

Televole”ler ile voleyi vuran paparazzi alemine biz sadece “yapımda ve yayında emeği geçenlerin....” diye başlayan küfürler savurmakla yetindik, ötesine geçmeyi,bir “duruş” sergilemeyi akıl etmedik. Bize ne,değil mi ya? Aynı burunlar hayatını bizimkine soktuğunda farkına bile varamayacağız! Korkmayın, selebriti olmayacaksınız, ama o burunlar yine hayatınıza girecek.

Osmanlı ile husumeti varlık sebebi olan, ilkokulda dahi harf devrimini “kargacık,burgacık harflerden kurtulduk ayol!” mesabesinde izah eden Kemalistçiklere sormak isterdim; Atatürk'e yapılacak böylesi bir edepsizliği kaldırabilir miydiniz? Buna tecessüs bile ahlaksızlık değil midir?

Pis,zevk-ü sefa süren padişah” gördüklerinize dahi reva görmeyin. O bumerang gelir kafanızda patlar maazallah.

Memleketim islamcılık oynayanları müstesna mıdır? Haşa! Asıl taş onların başını yaracaktır. Kardeşinin ölü etini çiğnemenin keyfine mi vardılar acep?

Reytinge tövbe etmedikçe evlatlarını reyting tanrısına kurban edeceklerdir. Her put, her tanrılaştırılmış öge kurban ister. Reytingin kurbanı evlatlarınız!

Hasılı, tüm kutsallarına sövülen ekrana dönüp “Reyting öldü!” demedikçe sabah kadın programlarında evlatlarını arayanlar, öğlen “Yemekteyiz”lerde kutsal bildiğimiz ekmeğe kadar sövenler, akşam haberlerinde bol müzik mezesi eşliğinde sunulan sarhoş edici “haberler” ve arkasından asıl haz kaynağı “Mahremiyet Hırsızı” diziler bitmeyecek ve bu kanalizasyon akıp gidecek.

05.01.2011,Menemen

2 yorum: