Arşivi olmayan
bir nesil olarak, henüz 90’lı yılları dahi doğru düzgün hatırlamaz,
öğrenemezken 1 Mayıs’ın niçin kutlandığını, neden birilerinin kutlamak için,
ötekinin kutlanmaması için direndiğini anlamakta güçlük çekiyoruz. İşin daha da
vahimi, Lenin ve Atatürk’ü yan yana gösteren pankartlar, Che ile
özdeşleştirilen Kılıçdaroğlu vb. vakaların sıradanlık arz etmesi. Organize
anarşistler(!) ile komünistlerin kol kola yürümesinin izahını yaşasaydı da
Kropotkin yapsaydı.
Peki, Türkiye’de
1 Mayıs ne zaman kutlanmaya başlanmıştı? “İdrak edilmeye” demekten hassaten
imtina ediyorum, zira idrak edilmesi son derece güç, çapraşık bir hal bizimki.
İlk 1 Mayıs
kutlamasının 1906 senesinde, yani cumhuriyetten önce olduğunu belirtmek
gerekir. Fakat “henüz sınıf bilinci oluşmamış” işçiler bu kutlamaları kırda
gezinti, yeme-içme imkânı görmekten öteye gitmemişlerdir.
İlk ciddi miting
ise 1921 senesinde Haliç’te vuku buluyor. 4 bin ile 7 bin arasında katılımcı
olduğu rivayet edilir. İngilizler ’in toplantı yasağına rağmen bu kadar kişinin
bir araya gelmesi kimileri için “ilgi çekici” olsa da 150-200 bin gibi
sayıların telaffuz edildiği Sultanahmet Mitingleri yanında katılım pek de yoğun
değildir. Toplantıların motifleri incelenirse, o günlerden bugünlere, siyasi
hareketlerin toplumun nezdindeki yerinde çok da büyük değişikliğin olmadığı
görülecektir.
Cumhuriyet’in
ilanı sonrası işçi örgütleri, TKP kurucusu ve genel sekreteri, aynı zamanda da
Aydınlık Dergisi muharriri Dr. Şefik Hüsnü (ki zatında Türkiye solunun “expat”
geçmişinin ne kadar eskiye dayandığı görülebilir) önderliğinde ittifak kurarak
250 delege ve 44 bin işçiden müteşekkil ilk işçi örgütü “Türk Amele Birliği”ni
ilan ettiler. Bu birlik, cumhuriyet tarihinin ilk sendikal yapılanması idi. 1
Mayıs’ın resmi tatil olmasını talep etmesine müteakip tüm faaliyetlerinin
yasadışı olduğu ilan edildi ve takibata başlandı. Birliğin 1924’ün 1 Mayıs’ında
kendi binasında “kutlama” arzusu polisin müdahalesi ile sonuçlanıyor.
Atatürk’ün iktidarı süresince yasak devam ediyor. 1925 yılının Mart ayında resmi olarak 1 Mayıs tatil ediliyor. Fakat tatil “İşçi Bayramı” olarak değil de “Bahar Bayramı” adı altında resmileştiriliyor. Daha sonra bu taktik 1980’de de aynen uygulanacaktır. 1925 yılında, 1 Mayıs’ta “Amele Teali Cemiyeti” kuruluyor. Bayramın isminden de anlaşılacağı üzere 1 Mayıs’ta yapılan bütün kamuya açık eylemler yasadışı kabul ediliyor. Sadece sendika binasında “kabul” verilmesine müsaade ediliyor. Fakat kabul sonrası Amele Teali Cemiyeti’nin üst düzey 38 ismi tutuklanıyor ve 7 buçuk ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılıyor. Zira 1925’in 4 Mart’ında yürürlüğe giren Takrir-i Sükûn yasasınca Cemiyet’in varlığı dahi suç idi. Bunun üzerine Şefik Hüsnü -2 yıl sonra dönmek üzere- yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Şefik Hüsnü’nün Almanya bağlantıları ise bahsi diğerdir.
Atatürk’ün iktidarı süresince yasak devam ediyor. 1925 yılının Mart ayında resmi olarak 1 Mayıs tatil ediliyor. Fakat tatil “İşçi Bayramı” olarak değil de “Bahar Bayramı” adı altında resmileştiriliyor. Daha sonra bu taktik 1980’de de aynen uygulanacaktır. 1925 yılında, 1 Mayıs’ta “Amele Teali Cemiyeti” kuruluyor. Bayramın isminden de anlaşılacağı üzere 1 Mayıs’ta yapılan bütün kamuya açık eylemler yasadışı kabul ediliyor. Sadece sendika binasında “kabul” verilmesine müsaade ediliyor. Fakat kabul sonrası Amele Teali Cemiyeti’nin üst düzey 38 ismi tutuklanıyor ve 7 buçuk ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılıyor. Zira 1925’in 4 Mart’ında yürürlüğe giren Takrir-i Sükûn yasasınca Cemiyet’in varlığı dahi suç idi. Bunun üzerine Şefik Hüsnü -2 yıl sonra dönmek üzere- yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Şefik Hüsnü’nün Almanya bağlantıları ise bahsi diğerdir.
Sol kesimlerde 60
Darbesi’ne övgü düzülmesi 61’de TİP, 67’de DİSK’in kurulmasına vesile
olmasındandır. Fakat her ne kadar eylemler yapılmaya devam etmişse de, yasadışı
kabul edilmiştir. 1973’de, “Karaoğlan” a rağmen yasak devam etmiştir. 77 senesi
“Kanlı 1 Mayıs” ile “şartların olgunlaştırılması” ve nihayet 80 darbesi ile
süreç kaldığı yerden devam etmiştir. İlginçtir, 84 senesinde seçimlerin hemen
bir ay sonrasında, 1 Mayıs’ta, TİP, TKEP, TKP, TKSP ve PKK siyasi mahkûmların
serbest bırakılması için ortak beyanatta bulunmuşlardır.
1923’den 2009’ya,
yani tam 86 sene 1 Mayıs’ın “İşçi Bayramı” olarak kutlanması Türkiye’de yasak
idi! Ne Atatürk, ne İnönü ne de Ecevit (ki “mazur” kabul edilebilir) bu yasağı
kaldırmadığı gibi, bizatihi yasağın koyucusu ve uygulayıcısı olmuşlardır.
1 Mayıs’ın resmi
tatil olması 2009 senesine kadar mümkün değilken, bu tarihten itibaren “Emek ve
Dayanışma Günü” olarak kabul edilmiştir. Dünyada 1886’dan (kimi kaynaklara göre
1889’dan) bu yana kutlanan 1 Mayıs “İşçi Bayramı” Türkiye’de ancak 2009
senesinde devletçe tanınmıştır. 1935-1981 arasında da 1Mayıs resmi tatildir,
ancak bu sürede İşçi Bayramı, ya da bugünkü adıyla “Emek ve Dayanışma Günü”
değil de “Bahar Bayramı” kabul edilmiş, dolayısıyla her türlü eylem, gösteri
yasaklanmıştır. Elbet tabii Soğuk Savaş ile doğrudan alakası olduğu gibi, henüz
oluşmamış bir burjuvanın karşısında oluşamamış işçi sınıfı koymakla yakından
alakalıdır.
Yazının başına
dönersek; bugün sol görünümlü, militarist, Kemalist hareketlerin 1 Mayıs’ı
sahiplenmesi, hatta meydanlarda daha çok kendini göstermesi ve dahi işçi
hareketlerinin çanına ot tıkayan isimlerin bugün yâd’ edilmesi
solun hali pür melalini idrake kâfidir.
(Fotoğraflar ve bilgilerin bir kısmı için kaynak: Mein Vaterland ist International, Asso Verlag)