4 Mart 2015 Çarşamba

Sizi kim canlandırsın isterdiniz Sayın Bahçeli?

MHP’nin Türkiye siyasetindeki yeri, meclisteki konumu veya aldığı oy oranıyla hiçbir zaman denk düşmemiştir. Siyasi, iktisadi gücü, bürokrasi kademelerindeki kadroları her zaman çeşitli tartışmalara sebep olmuşsa da bu güç kendini sanatta, edebiyatta, medyada bir türlü gösterememiştir. Bilhassa mevzu 80 öncesi olunca MHP cephesinden sözbirliği etmişçesine feryat yükselir. Derdini, meselesini, hikâyesini anlatamamak MHP’nin kronik hastalıklarından birisidir. Tedavi için sunulan onca reçeteyi, denenmiş terkipleri yırtıp atmayı maharet bildiklerini düşünmeye sevk edecek birçok hadise sayılabilir. Fakat son çıkış ile aslında bu hastalıkla mutlu mesut yaşadıkları izlenimini edinebiliriz

Mevzu neymiş? TRT –rahmetli- Mustafa Pehlivanoğlu’nun hayatını filme çekecek, annesini de Hülya Avşar canlandıracakmış. “Set yıkmak” ile tehdide sebep vakıa budur! Pehlivanoğlu’nun annesini Avşar nasıl oynarmış? Sayın Genel Sekreter İsmet Büyükataman’ın Avşar’ın oyunculuğunda zayıf noktaları eleştirmek hasebiyle bunu dile getirdiğini zannediyorsanız aşırı dozda hüsnü zan rahatsızlığına yakalanmışsınız demektir. Büyükataman, Hülya Avşar’ın gündelik yaşantısını beğenmemiş, gerçek ile sanal arasındaki çizgiyi yok etmiş, bu role yakıştıramamış. Peki, Avşar değil de kim oynasaydı mutlu olurdunuz? Yarın mesela Devlet Bey’in hayatı filme çekilse, portakal kasalarında taşınan silahları teslim edecek oyuncu “gerçek hayatında” nasıl olsun istersiniz? Mazbut, içkisi, gece hayatı olmayan, mümkünse bekâr, çaykolik bir aktör mü gereklidir? Avşar yerine hangi aktrisi kabul ederdi teşkilat?

Bu mantıkla Anthony Quinn işsiz kalmalıydı, zira Zampano gibi kaba saba bir hovarda ayyaşı, Zorbas gibi başına buyruk bir serseriyi canlandırmıştı. Haddine miydi Hz. Hamza (ra.)’yı canlandırması? Hayıf ki Quinn tüm bu karakterleri müthiş oynamıştı. “Gerçek hayatı” nasıldı, bilmiyoruz. Açıkçası merak da etmiyoruz, zira bugün kimse Hz. Hamza’yı daha iyi canlandıracak bir başka aktör tahayyül edemiyor.

Peki, MHP yıllardır medyadan, sanattan, edebiyattan müşteki de şimdiye kadar müspet ne yapılmış? 80 öncesinde ülkücüleri canavar gibi gösterirken, kendilerine sevgi kelebeği payesini layık gören, yer yer de bunu çocukça beyaz perdeye aktaran (bkz. Hoşçakal Yarın) sol karşısında MHP hikâyesini nasıl anlatmış? Herhangi bir girişimde bulunulmuş mu? “Ülkücüler” isimli –ne yazık ki- okul müsameresi tadındaki belgesel-film dışında yapılmış tek bir eser var mıdır?

MHP’nin oy oranı %15 civarıdır, ancak MHP’ye yakın gazetelerin tirajda payı %1,5 bile değildir. Yine kendisine yakın TV kanalları izlenmez, basılan hikâye kitapları –eğer satın alınması teşkilatta “rica” edilmezse- okunmaz. Teşkilata yakın ses sanatçıları konserlere gidecekse eğer teşkilat bundan payını alır, destek de neymiş? Bunun nedenini sorgulayacak “akıl” nerededir diye sorarken bugün karşımıza “Hülya Avşar oynarsa seti yıkarız.” şeklinde zuhur edegelmiştir.


“Ülkücüler’ i anlatmıyoruz, ama birisi anlatmak isterse de mani oluruz” asıl hikâyedir ve Ülkücüler’ in bu en büyük derdinin müellifi MHP’nin bizatihi kendisidir. 

Aachen, 05.03.2015