1 Mayıs 2013 Çarşamba

Türkiye’de 1 Mayıs’ın Kısa Tarihi




Arşivi olmayan bir nesil olarak, henüz 90’lı yılları dahi doğru düzgün hatırlamaz, öğrenemezken 1 Mayıs’ın niçin kutlandığını, neden birilerinin kutlamak için, ötekinin kutlanmaması için direndiğini anlamakta güçlük çekiyoruz. İşin daha da vahimi, Lenin ve Atatürk’ü yan yana gösteren pankartlar, Che ile özdeşleştirilen Kılıçdaroğlu vb. vakaların sıradanlık arz etmesi. Organize anarşistler(!) ile komünistlerin kol kola yürümesinin izahını yaşasaydı da Kropotkin yapsaydı.

Peki, Türkiye’de 1 Mayıs ne zaman kutlanmaya başlanmıştı? “İdrak edilmeye” demekten hassaten imtina ediyorum, zira idrak edilmesi son derece güç, çapraşık bir hal bizimki.

İlk 1 Mayıs kutlamasının 1906 senesinde, yani cumhuriyetten önce olduğunu belirtmek gerekir. Fakat “henüz sınıf bilinci oluşmamış” işçiler bu kutlamaları kırda gezinti, yeme-içme imkânı görmekten öteye gitmemişlerdir.

İlk ciddi miting ise 1921 senesinde Haliç’te vuku buluyor. 4 bin ile 7 bin arasında katılımcı olduğu rivayet edilir. İngilizler ’in toplantı yasağına rağmen bu kadar kişinin bir araya gelmesi kimileri için “ilgi çekici” olsa da 150-200 bin gibi sayıların telaffuz edildiği Sultanahmet Mitingleri yanında katılım pek de yoğun değildir. Toplantıların motifleri incelenirse, o günlerden bugünlere, siyasi hareketlerin toplumun nezdindeki yerinde çok da büyük değişikliğin olmadığı görülecektir.



Cumhuriyet’in ilanı sonrası işçi örgütleri, TKP kurucusu ve genel sekreteri, aynı zamanda da Aydınlık Dergisi muharriri Dr. Şefik Hüsnü (ki zatında Türkiye solunun “expat” geçmişinin ne kadar eskiye dayandığı görülebilir) önderliğinde ittifak kurarak 250 delege ve 44 bin işçiden müteşekkil ilk işçi örgütü “Türk Amele Birliği”ni ilan ettiler. Bu birlik, cumhuriyet tarihinin ilk sendikal yapılanması idi. 1 Mayıs’ın resmi tatil olmasını talep etmesine müteakip tüm faaliyetlerinin yasadışı olduğu ilan edildi ve takibata başlandı. Birliğin 1924’ün 1 Mayıs’ında kendi binasında “kutlama” arzusu polisin müdahalesi ile sonuçlanıyor.

Atatürk’ün iktidarı süresince yasak devam ediyor. 1925 yılının Mart ayında resmi olarak 1 Mayıs tatil ediliyor. Fakat tatil “İşçi Bayramı” olarak değil de “Bahar Bayramı” adı altında resmileştiriliyor. Daha sonra bu taktik 1980’de de aynen uygulanacaktır. 1925 yılında, 1 Mayıs’ta “Amele Teali Cemiyeti” kuruluyor. Bayramın isminden de anlaşılacağı üzere 1 Mayıs’ta yapılan bütün kamuya açık eylemler yasadışı kabul ediliyor. Sadece sendika binasında “kabul” verilmesine müsaade ediliyor. Fakat kabul sonrası Amele Teali Cemiyeti’nin üst düzey 38 ismi tutuklanıyor ve 7 buçuk ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılıyor. Zira 1925’in 4 Mart’ında yürürlüğe giren Takrir-i Sükûn yasasınca Cemiyet’in varlığı dahi suç idi. Bunun üzerine Şefik Hüsnü -2 yıl sonra dönmek üzere- yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Şefik Hüsnü’nün Almanya bağlantıları ise bahsi diğerdir.

Sol kesimlerde 60 Darbesi’ne övgü düzülmesi 61’de TİP, 67’de DİSK’in kurulmasına vesile olmasındandır. Fakat her ne kadar eylemler yapılmaya devam etmişse de, yasadışı kabul edilmiştir. 1973’de, “Karaoğlan” a rağmen yasak devam etmiştir. 77 senesi “Kanlı 1 Mayıs” ile “şartların olgunlaştırılması” ve nihayet 80 darbesi ile süreç kaldığı yerden devam etmiştir. İlginçtir, 84 senesinde seçimlerin hemen bir ay sonrasında, 1 Mayıs’ta, TİP, TKEP, TKP, TKSP ve PKK siyasi mahkûmların serbest bırakılması için ortak beyanatta bulunmuşlardır.

1923’den 2009’ya, yani tam 86 sene 1 Mayıs’ın “İşçi Bayramı” olarak kutlanması Türkiye’de yasak idi! Ne Atatürk, ne İnönü ne de Ecevit (ki “mazur” kabul edilebilir) bu yasağı kaldırmadığı gibi, bizatihi yasağın koyucusu ve uygulayıcısı olmuşlardır.


1 Mayıs’ın resmi tatil olması 2009 senesine kadar mümkün değilken, bu tarihten itibaren “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kabul edilmiştir. Dünyada 1886’dan (kimi kaynaklara göre 1889’dan) bu yana kutlanan 1 Mayıs “İşçi Bayramı” Türkiye’de ancak 2009 senesinde devletçe tanınmıştır. 1935-1981 arasında da 1Mayıs resmi tatildir, ancak bu sürede İşçi Bayramı, ya da bugünkü adıyla “Emek ve Dayanışma Günü” değil de “Bahar Bayramı” kabul edilmiş, dolayısıyla her türlü eylem, gösteri yasaklanmıştır. Elbet tabii Soğuk Savaş ile doğrudan alakası olduğu gibi, henüz oluşmamış bir burjuvanın karşısında oluşamamış işçi sınıfı koymakla yakından alakalıdır.

Yazının başına dönersek; bugün sol görünümlü, militarist, Kemalist hareketlerin 1 Mayıs’ı sahiplenmesi, hatta meydanlarda daha çok kendini göstermesi ve dahi işçi hareketlerinin çanına ot tıkayan isimlerin bugün yâd’ edilmesi solun hali pür melalini idrake kâfidir.

(Fotoğraflar ve bilgilerin bir kısmı için kaynak: Mein Vaterland ist International, Asso Verlag)