Ozan Rençber’in
opus magnum’u “Mao Zedong Yoldaşımdan” isimli parçanın girişi efsanevidir. Şu
kısım ise beni benden alır:
“Başta, Türkiye
komünistleri olmak üzere, tüm Dünya komünistleri, yoldaş Mao Zedong’un şahsında
Marksizm’e, Leninizm’e yönelen modern revizyonist, Troçkist kırması, Menşevik
alaşımı, yeni oportünist cepheyi de yerle bir edecektir!”
Hikâyeyi kimden
duymuştum, hatırlayamadım. 80 Darbesi sonrası solcuların bulunduğu koğuşa yeni
biri getirilir. Mahkûmu karşılayanlar evvela kimin nesidir, hangi fraksiyona
mensuptur öğrenmek isterler. “Troçkistim ben abi” deyiverir genç adam.
Diğerleri güldükten sonra tekrar sorarlar, cevabını yineler. Şüphelenirler genç
adamdan, ajan olması ihtimalini göz önünde bulundurarak uzunca bir süre
konuşmazlar. Nihayet gerçekten ajan olmadığına kanaat getirdikten sonra yanına
gidip sorarlar “Ya kardeş, sen Troçkist deyince biz dalga geçiyorsun sandık.
Hele anlat, nedir bu Troçkist?” Zira o güne kadar kendi aralarında birine
küfretmek istediklerinde ona Troçkist deyiveriyorlarmış.
Hikâye gerçekten
yaşanmış mıdır, bilmem. Ama nezdimde sahihtir. Yaşanmış olma ihtimali de
kuvvetle muhtemeldir.
Kavramların bu
kadar çok anlama geldiği, mesela dans eden kedili cemaatlerden DAİŞ’e kadar
geniş bir cetvelde hemen her topluluğun “gerçek İslam”ı temsil ettiği
iddiasıyla ortaya çıktığı başka zamanlar da olmuş mudur, bilmiyorum. Manzara bu
iken, iletişim kurmak ne kadar mümkündür? Herhalde Alev Alatlı da boşuna
kavramlar sözlüğüne bu kadar ehemmiyet atfetmemiştir.
“Ermeni” denince
de yine akla bir milletten çok ne yazık ki bir sıfat gelmesi aynı tuhaf kafa
karışıklığına delalet eder. Geçenlerde bir aklı evvel; yazar, AK Parti
milletvekili Markar Esayan’a twitter’da destek çıkarken, “Güzel yazmışsın
Markar Abi. Bu Ermeni … HDP’lilerin hepsinin kökünü kazıyacağız inşallah” yazıvermişti. Bir Ermeni olan Esayan’ın bunu
okuduğunda yüzünde oluşan ifadeyi gerçekten merak ediyorum. Fakat emin olduğum
husus, Esayan’ın “Ermeni”den ne anladığı ile ona bu iletiyi yazan zatın ne
anladığı arasında en az hikâyedeki Troçkist ile diğer mahkûmlar kadar fark
vardır.
Bugün mesela
herhangi bir D. Anadolu şehrinde hâlâ daha Ermeni ifadesi ne yazık ki bir çeşit
küfür olarak direkt ya da yukarıdaki gibi isim tamlaması içerisinde
kullanılmaya devam ediliyor. Annem rahmetli babaannesinden sıkça bahseder, ne
kadar sevdiğini söylerdi, ancak belli bir yaşa gelene kadar merhumenin Ermeni
olduğunu öğrenememiştim. Muhtemelen aynı çekincelerle söylemek istememişti.
Bu durumu bir
çeşit ırkçılık olarak okumak ise vahim bir hata olacaktır. Politik doğrucularca
linç edilmemek için yukarıdaki Troçkist hikâyesine tekrar dönmek isterim.
Esayan’a “Markar Abi” diye hitap eden zatın da aynı şekilde Esayan’ı “Ermeni”
görmemesi, bu ifadeyi bir ırk üzerinden tarif etmediğine delildir. Gerçek
manada ırkçı olsaydı, ağzıyla kuş tutsa da Esayan’a bırakınız “abi” demeyi, onu övmeyi, sırf bu yüzden nefretini, kinini onu da içine alacak biçimde dile
getirirdi.
Ermeni’yi doğru
tanımlamadığımız, Ermeni’yi tanımadığımız için ne yazık ki “Ermeni”den (tırnak
içerisinde olanla olmayana tekrar dikkatinizi çekmek isterim!) nefret
edildiğine şahit oluyoruz. Sadece Ermeni’yi değil, mesela ırkçılığı da doğru
tanımlayamıyoruz. Tüm bu tanımlarla gelen hastalıklarımızı daha ne kadar
öteleyeceğiz, bilemiyorum.
Kavramları tanımlamadıkça sağlıklı iletişim kuramayacağız. Meseleleri karşılıklı konuşmayı
vaz edenler keşke ilk iş olarak kavramları tanımlamayı salık verselerdi de
–merhum Cemil Meriç’in dediği gibi- tartışmalarımız kısır kalmasaydı.
Aachen, 23.08.2015